Meclis'te 23 Nisan özel oturumu
Meclis'te 23 Nisan özel oturumu
TBMM'nin açılışının 103. yıl dönümü dolayısıyla özel gündem ile toplanan Genel Kurul'da, Mecliste grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partiler adına konuşmalar yapıldı.
AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, TBMM Genel Kurulunun, Meclisin açılışının 103. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında, bugünü çocuklara bayram olarak armağan eden TBMM'nin ilk Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve milli mücadeleyi yönetenlere Allah'tan rahmet diledi.
Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına sabır dileyen Yıldırım, "Devlet ve millet olarak dayanışmamız sayesinde yaralar süratle sarılıyor, hep beraber yeniden doğruluyoruz." diye konuştu.
Ramazan Bayramı'nın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile aynı güne denk gelmesinin, çok manidar bir güzellik olduğunu söyleyen Yıldırım, "Allah devletimizi, milletimizi payidar kılsın, nice ramazan bayramlarına ve 23 Nisan'lara kavuştursun." değerlendirmesini paylaştı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde eşi olmayan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın, Türkiye'nin ve dünyanın bütün çocukları için kutlu olmasını dileyen Yıldırım, "Allah Türkiye'nin ve dünyanın bütün çocuklarının yüzünü güldürsün." dedi.
Konuşmasının, kendisi için özel bir anlam ifade ettiğini belirten Yıldırım, "Milletvekili, Bakan, Başbakan, TBMM Başkanı gibi şerefli görevlerle çıktığım bu millet kürsüsünde son kez huzurlarınızdayım." ifadesini kullandı.
28. Yasama Dönemi'nde mevcut milletvekillerinin yarıdan fazlasının olmayacağını, kendisinin de onlardan biri olduğunu kaydeden Yıldırım, "İnsan işiyle eseriyle yad edilir. Ziya Paşa'nın ifadesiyle 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.' Hepimizin karnesini millet veriyor. Umarım ve dilerim ki naçizane ismimiz bu büyük millete, bu büyük ülkeye hizmet etmiş birisi olarak anılır." değerlendirmelerinde bulundu.
Bu sırada duygulu anlar yaşayan Yıldırım, Divan Şairi Baki'nin, "Baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş." sözünü anımsatarak, "Bizler vazifemizi milletimize, ülkemize hizmet olarak tanımladık ve öyle yola çıktık. Şükürler olsun milletimizin hizmetinde uzun yol arkadaşı olduk ve millettin emanetine halel getirmedik." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yarım asra varan yol arkadaşlığı olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Bu güzel yolculuk ve bu yol arkadaşlığı hayatımın en anlamlı değerlerinden biri. Rabbim ömür verdikçe bu kutlu hareketin bir neferi olmaya devam edeceğim." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin refahı, halkın mutluluğu için muhteşem eserlere imza atmanın kendisine nasip olduğunu anlatan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu eserlerin neler olduğunu burada sıralayacak değilim, buna imkan ve zamanımız yok. Neler yaptığımızı, eserlerimizi 7'den 70'e herkes, bütün Türkiye biliyor. Kara, deniz, hava ve demiryollarında Türkiye efsanevi mesafe aldı. Son 20 yılda altyapı gelişmişliğinde Türkiye 30 sıra birden yükseldi. 81 vilayetten hangisine giderseniz gidin, hangi bölünmüş yoldan, hangi tünelden, hangi viyadükten geçerseniz geçin, hangi hızlı tren istasyonunda bilet alırsanız, hangi havaalanında uçuş saatinizi beklerseniz, eserlerimizi göreceksiniz, Cumhurbaşkanımızın yanında naçizane bizim ismimiz de hatırlanacak. Bu şerefi, bu hizmet imkanını bahşettiği için Allah'a ve aziz milletime hamdediyorum."
Bu eserlerin, milletin desteği, güven ve istikrar sayesinde gerçekleştiğini dile getiren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Demokrasi ve hukuk düzeni olmadan hiçbir iş yapamazsınız. Vesayet sisteminin Türkiye'yi rehin aldığı dönemde ne yazık ki Türkiye'nin kalkınma hamlesi gecikti. Ne zaman ki 3 Kasım 2002 seçimleriyle demokrasi vesayetten kurtuldu, o günden itibaren Türkiye şahlanmaya başladı. Bu kazanımlar güçlü siyasi liderlik ve ortak akıl sayesinde elde edildi. AK Parti iktidarıyla sağlanan güven ve istikrar sayesinde son 21 yılda Türkiye muhteşem bir kalkınma seferberliği gerçekleştirdi. Bir yandan savunma sanayi, yerli helikopter, akıllı mühimmat, İHA, SİHA, TCG Anadolu, yerli otomobil gibi ürünlerimizi yerli ve milli kaynaklarla üretirken diğer yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminin engellenmesi, 367 krizi, Gezi ve 17/25 Aralık, 15 Temmuz darbe kalkışması, demokrasi dışı vesayet odaklarla mücadele ettik ardından istikrar ve güçlü iktidar için sistem değişikliğini Gazi Meclisimize getirdik, Meclisimizden geçti ve halkımız onayladı. 5 yıllık bir tecrübeden sonra sistem değişikliğinde tabii ki düzeltilmesi gereken konular olmuştur, bunlar gelecek dönemde de Meclisin gündeminde olmaya devam edecek."
Cumhuriyetin ve demokrasinin kazanımlarının kimseden esirgenmeden, hiçbir zümreyi, kesimi ve şehri ihmal etmeden bütün illere verildiğini vurgulayan Yıldırım, Türkiye'nin geleceğinin, vesayet zincirlerini kıran kadrolar sayesinde güvenceye alındığını söyledi.
Cumhuriyetin en büyük kazanımı istikrar ve güveni korumanın, en temel görevleri olduğunu belirten Yıldırım, "Siyaset elbette yarışmayı, rekabeti beraberinde getiriyor, bu anlaşılabilir. Anormal olan nefret dili, ayrıştırıcılık, kırıcı ve yıkıcı eleştirilerdir. Seçime gidiyoruz; kimin ne yapacağını, kimin ne yapamayacağını milletimiz ezbere biliyor. Bütün siyasetçilerimizden beklentimiz, 86 milyon vatandaşımızın sahip çıkacağı bir siyasi dil kullanılması. Söz ve karar vatandaşımızın, gelecek yüzyıl Türkiye'nin olacak. 14 Mayıs seçimleri şimdiden hayırlı olsun." değerlendirmelerinde bulundu.
Milletin güven ve istikrardan geri adım atılmasına izin vermeyeceğine inandığını ifade eden Yıldırım, "Milletimizin talepleri ile bizim taleplerimiz daima aynı. Seçim inşallah Türkiye'yi demokrasi, hukuk düzeni, kalkınma ve refahta istikrarı daha ileri götürecek sonuçlar sağlayacak." şeklinde konuştu.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın, "Memleket isterim" adlı şiirini okuyan Yıldırım, "Yıllardır büyük Türkiye davasına beraber hizmet ettiğimiz bütün yol arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi ifade ediyorum. Onların akıl teri sayesinde milletimize hizmet ettik, eserler verdik, yüzümüz ak, alnımız açık. Sizlere veda ederken diliyorum ki Allah milletimizi, devletimizi daima payidar kılsın, Türkiye düşmanlarına fırsat vermesin. Birliğimiz, dirliğimiz, kardeşliğimiz, dayanışma ruhumuz daim olsun." dedi.
Kürsüde yanında getirdiği Türk bayrağını çıkararak İstiklal Marşı'nın, "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak; o benim milletimin yıldızıdır parlayacak, o benimdir, o benim milletimindir ancak." dizelerini okuyan Yıldırım, konuşmasını "Bayrakları asalım." diyerek tamamladı.
AK Parti milletvekilleri, Yıldırım'ın konuşmasını ayakta alkışladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 103. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, 23 Nisan'ın, sadece Türk çocuklarına değil, başta tüm mazlum milletlerin çocukları olmak üzere dünyanın tüm çocuklarına mutluluk, barış ve sağlık getirmesini temenni etti.
TBMM'nin çalışmalarına başlamasından bir gün önce, 22 Nisan 1920'de Mustafa Kemal'in "Dakika geciktirilmeyecektir" uyarısıyla bir bildiri yayınladığını belirten Kılıçdaroğlu, telgraf aracılığıyla muhataplarına ulaştırılan bildiride, "Allah'ın izniyle Nisan’ın 23'üncü, cuma günü Büyük Millet Meclisi açılarak çalışmaya başlayacağından, o günden sonra bütün sivil ve askeri makamların ve bütün ulusun başvuracağı en yüce makam, adı geçen Meclis olacaktır." satırlarının yer aldığını söyledi.
Atatürk ve arkadaşlarının, milli mücadelenin başarıya ulaşmasının yegâne koşulunun milli bir meclisin ivedilikle çalışmalarına başlaması olduğuna inandıklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Çünkü biliyorlardı ki hakimiyetini kayıtsız şartsız eline almış bir milletin iradesi karşısında hiçbir güç, hiçbir düşman duramazdı. Bu iradeyi temsil edecek makam da elbette TBMM'ydi. Atatürk ve arkadaşları bu inançlarında yanılmadı. Bizi Kurtuluş Savaşı zaferine ulaştıran, çatısı altında buluştuğumuz bu Meclistir. Bu haliyle TBMM, milli mücadelemizin ana karargahıdır. Ana karargahı olduğu için de Gazi Meclistir." diye konuştu.
Gazi Meclisin, açıldığı gün itibarıyla üstlendiği yasama ve yürütme sorumluluğunun bir sonucu olarak yeni bir devletin temellerini de attığının altını çizen Kılıçdaroğlu, TBMM'nin kurulmuş bir devletin meclisi değil, bizzat kendi iradesiyle kurduğu bir devletin meclisi olduğunu; bu vasıfları nedeniyle de dünya siyasi, askeri ve demokrasi tarihinde seçkin bir yere sahip olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Böylesine önemli vasıflara sahip bir meclisin mensubu olmaktan dolayı gurur duyuyorum, gurur duyunuz." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekili unvanıyla Meclis kürsüsünden son kez hitap etmenin bahtiyarlığı içinde olduğunu ifade etti.
14 Mayıs'taki seçimlerle birlikte milletvekili sıralarında yerlerini alacak TBMM'nin yeni üyelerine başarılar dileyen Kılıçdaroğlu, "Hiç şüphe duymuyorum ki milletimiz yeni üyelerine, ülkemizi güçlendirilmiş parlamenter sisteme ulaştıracak iradeyi teslim edecektir." diye konuştu.
TBMM'nin, ülkenin tüm temel sorunlarının çözüm merkezi olması gerektiğini ancak milletçe geçmişe duydukları saygının ve geleceğe duydukları güvenin çatısı olmaktan uzaklaştığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"TBMM, tarihsel birikimine tezat oluşturacak biçimde, tek adam rejiminin gölgesi altındadır. Gazi Meclisimizin yasama gücü tek adam rejiminin tahakkümüne teslim edilmiştir. Yargı bağımsızlığı, fikir ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve diğer tüm özgürlükler ile bilimsel laik eğitim yerle yeksan edilmiştir. Kamu istihdamında liyakat ortadan kaldırılmış, kamu yönetiminde kayırmacılık ve yandaşlık hakim kılınmıştır. Kamu harcamalarında yolsuzluk yegane yöntem olarak benimsenmiş durumdadır. Gençler, kadınlar, çiftçiler, işçiler, iş insanları, bilim insanları bir umutsuzluk sarmalı içine sürüklenmiştir. İnatla sürdürülen yanlış dış politikanın sonucu olarak, ülkemiz bölgesinde yalnızlaşmış; milyonlarca göçmene, sığınmacıya, mülteciye karşı sınırlarımız korunmamıştır. Ve nihayetinde hayat pahalılığı bir kanser gibi tüm yaşamı sarmış; vatandaşlarımızın geçim gücü neredeyse sıfırlanmıştır."
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen umutsuz olmak için bir neden bulunmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Çünkü bizler uçurumun kenarındaki yıkık bir ülkeden, modern bir cumhuriyet yaratan Mustafa Kemal'in çocuklarıyız. Milletimizin çelikten iradesi, tek bir adamın iki dudağına, kişisel ikbal ve beklentilerine, kayırmacılık bağımlılığına, liyakatsiz kadrolarına teslim edilmiş görünse de bir dönemin sona ermekte olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, saygıdeğer vatandaşları geçmişin ve bugünün olumsuzluklarından konuşmaya değil, gelecek güzel günlerin, gelecek baharın hayalini kurmaya davet ediyorum." ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş'ta, Gaziantep'te, Şanlıurfa’da, İnönü'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da, Afyonkarahisar'da düşmana karşı topyekun savaşıldığı dönemde kutsal Meclisin çatısı altında buluşanların hem savaşları yönetip hem de yeni bir devletin temellerini attığını belirterek, "Şimdi de sıra bizde. Meclisimizin açılışının 103'üncü yılında Cumhuriyetimizi kalıcı bir biçimde demokrasiyle taçlandıracağız. Demokrasiyle taçlandırılmış Cumhuriyetimiz sadece mazlum milletlere değil, tüm dünya demokrasilerine örnek olacak." dedi.
Kılıçdaroğlu, 418 milyar doların hesabının sorulacağı, çiftçinin, işçinin hakkını alacağı, kadın cinayetlerinin son bulacağı, terör ve suç örgütlerinin kökünün kazınacağı, yoksulluğun ve yolsuzluğun sona ereceği, beytülmale el uzatılmayacağı, cumhurbaşkanının dahi özgürce eleştirilebileceği, tüm kararların istişareyle alınacağı, Çankaya Köşkü'nün yeniden tüm Türkiye'nin evi olacağı, barış akademisyenlerinin kürsülerine döneceği, Cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 bin öğretmenin atanacağı, liyakatin hakim olacağı, Kızılayın kan ve çadır satmayacağı, AFAD'ın enkaz altında kalan vatandaşını ölüme mahkum etmeyeceği bir döneme doğru yaklaştıklarını söyledi.
"Dünyaya örnek olacak yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Bu dönemi siyaset bilimciler Türkiye Cumhuriyeti'nin çağı olarak nitelendirecek." diyen Kılıçdaroğlu, "Bugün için bir kişiye ait olan egemenlik son bulacak; 100 yıl önce olduğu gibi egemenlik yeniden kayıtsız şartsız millete ait olacak. 14 Mayıs itibariyle Türkiye, yaşama sevincini geri alacak, baharına kavuşacak. Türkiye'ye bahar geldiğinde göreceksiniz, tüm dünyaya bahar gelecek." değerlendirmesinde bulundu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına; Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere, terörle mücadelede şehit düşenlere Allah'tan rahmet dileyen, gazilere de şükranlarını sunan Kılıçdaroğlu, konuşmasını, "Bu kürsüden milletvekili sıfatıyla son sözüm şudur; milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracak." diyerek tamamladı.
TBMM'nin açılışının 103. yıl dönümü dolayısıyla özel gündem ile toplanan TBMM Genel Kurulu'nda konuşan HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, Çocuk Bayramı olarak da kutlanan bugünde milyonlarca çocuğun, çocuk işçiliğinden iş cinayetlerinde hayatını kaybetmeye, uyuşturucu batağında geleceğini yitirmeye kadar yaşının taşıyamayacağı çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ileri sürdü.
Çocuklar için 100 yıl önce bayram olarak hayal edildiğini, barış ve refah içindeki bir ülkeyi çocuklara bırakmayı kendilerine bir borç bildiklerini ifade eden Oluç, "Keşke bugün gelişmiş demokratik bir ülkeden, toplumsal adaleti sağlamış olan bir sistemden, halkın temel ekonomik siyasal ve sosyal sorunlarına çözüm üretebilen güçlü bir demokrasiden ve egemenliği sürekli engellenmemiş bir halk iradesinden söz edebilseydik. Keşke 103 yıllık tarihi böyle değerlendirebilseydik ama ne yazık ki tablo böyle değil." dedi.
Oluç, demokrasinin bugün ağır bir "baskı" altında olduğunu, kuvvetler ayrılığı ilkesinin terk edilerek yerine tek kişide toplanan kuvvetler birliğine geçildiğini iddia etti.
Denge, denetleme mekanizmalarının çalıştırılmadığını, yürütmenin vesayeti altında bulundurulduğunu öne süren Oluç, söyle konuştu:
"Demokratik siyaset, toplumsal muhalefet ve sivil toplum ağır bir kuşatma ve baskı altındadır. Yerel yönetimler üzerindeki merkezi vesayet güçlendirilmiş bir kayyumlar rejimi yaratılmıştır. Yerel demokrasi yok edilmiş halk iradesi gasbedilmiştir. Hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku hayata geçmiştir. Kısacası Meclis'in kuruluşunun 103. yılında kötü ve yanlış yönetilen bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Çözümsüz bırakılan Kürt sorunu, sorunları çözülemeyen bir Türkiye yarattı. Bugün cumhuriyet demokratikleşmeği için Kürt sorunu çözülemiyor, Kürt sorunu çözülemediği için cumhuriyet demokratikleşemiyor. Kürt sorununun var olması devlet ve iktidar sistemini hukuksuzluğa ve demokrasi eksikliğine itiyor. Aynı şekilde bu sistem Alevilik başta olmak üzere inanç kimliklerini eşit olarak tanımadı, aynı zamanda cinsiyetçi olan bu otoriter sistem kadın kimliği ve iradesiyle kadınların eşit ve özgür varlığını kabul etmedi. Bu yapılanların hesabının, sandıkta ve demokratik yollarla sorulacağı gün 14 Mayıs'tır."
Oluç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 6. yılına girdiğini, sistemin iktidar şatafatı dışında hiçbir şeyi getirmediğini ileri sürdü.
Sistemin, kırıntı düzeyindeki demokrasiyi, adaleti, hukuku, anayasa ilkelerini götürdüğünü iddia eden Oluç, iktidarın, krizin ve enkazın üzerini kapatmak için seçim kampanyasını kutuplaştırma, ayrıştırma, hedef gösterme üzerine kurduğunu savundu.
Oluç, şöyle devam etti:
"İktidar, kaybetmeyi bir demokrasi işleyişi olarak görmediği için hırçınlaşıyor ve saldırganlaşıyor. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey, cumhuriyetin demokratikleşmesidir. Demokratikleşmeyi ekonomik ve sosyal politika tercihleriyle güçlendirmek gerekmektedir. Yaşanan rejim krizinin derinleşerek büyümemesi için cumhuriyet gerçek anlamda demokrasiyle buluşmalı, demokratik ve özgürlükçü bir yapıya kavuşmalıdır. Eşit ve özgür yurttaşlık hukuku hakim olmalıdır. Türkiye'nin hiçbir sorununu çatışma ve şiddet yoluyla çözemeyiz. Müzakere ederek, diyalog yoluyla konuşarak, tartışarak bütün sorunlarımızı çözebiliriz. Kürt sorunu başta olmak üzere hiçbir sorunumuz yoktur ki konuşarak çözemeyelim. Barış ve huzur içerisinde yaşamak bu ülkedeki tüm insanların hakkıdır. Bunun için ortak mücadeleyi büyütmek, vicdanlarda kazandığımız demokrasiyi. Cumhuriyetin ilk 100 yılı sorunların, krizlerin yüz yılı oldu. İkinci yüzyıl, çözümlerin, demokrasinin 100 yılı olacaktır."
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, TBMM Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 103. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına ve millete başsağlığı diledi.
Vatandaşların Ramazan Bayramı’nı da kutlayan Akçay, bağımsızlık ve egemenlik destanı olan 23 Nisan'ın, büyük devletler kuran, bütün insanlığı kucaklayan Türk milletinin şanlı tarihinin müstesna bir örneği olduğunu kaydetti.
Akçay, 23 Nisan'ın Türk milletinin işgallere, felaketlere, katliamlara ve ızdıraplı göçlere mahkum edilişine karşı muhteşem şahlanışı olduğunu anlamına geldiğini ifade ederek, bağımsızlık mücadelesinin Hatay'da Kara Mehmet Çavuş, İzmir'de Hasan Tahsin, Ayvalık'ta Yarbay Ali Çetinkaya, Maraş'ta Sütçü İmam olup düşmanının üzerine yıldırım misali yağdığını söyledi.
Düşmana atılan ilk kurşunların Atatürk'ün Samsun'da attığı ilk adımla perçinlendiğini ve Anadolu'nun her köşesinde gür bir sesle yankılandığını belirten Akçay, şöyle konuştu:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi 103 yıl önce memleketin dört bir yanından gelen kahramanların dualarıyla, azim ve iradesiyle açıldı. O kahramanlar ümitleri boğan felaketlerden göz kamaştıran zaferler çıkartarak 23 Nisan'da ülkemize hürriyeti müjdelediler, Meclis çatısı altında bölücü emellerle farklılıkların altını çizmek yerine etnik köken, din, mezhep, yöre ayrımı yapmaksızın milli devlet ölçüsünde birleştiler, 23 Nisan'ı milletimizin geleceği olan çocuklarımıza ve dünyadaki tüm çocuklara armağan ederek umut saçan bir gelecek inşa ettiler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşımızı yöneten ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran yüce bir meclistir. Ülkemizin pek çok hamleleri ve demokrasi bu çatıda olgunlaşmış, bu sıralarda perçinlenmiştir. Bu Meclis ülkemize çok büyük hizmetler yapmıştır. Fakat ne yazık ki siyasi tarihimiz aynı zamanda çok sayıda siyasi krizlerle darbelerle muhtıralarla vesayet girişimleriyle de kesintiye uğramıştır. Sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle pek çok hükümet krizleri çıkmış, istikrarsız hükümetlerin deneme yanılma yöntemiyle ülkemizin temel meseleleri adeta ortada kalmıştır. Yaşanan siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle bu şekilde emeklerimiz, yarım kalan yatırımlarımız, devam ettirilemeyen projelerimiz, iç ve dış odaklar tarafından engellenen hamlelerimiz, velhasıl kaybolan yıllarımız olmuştur. Terör örgütleri ve ihanet yuvaları, yaşanan siyasi istikrarsızlıklardan da yararlanarak memleketimize ağır bedeller ödetmiştir."
Akçay, çok partili seçimlerin ilk kez yapıldığı 1946'dan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yürürlüğe girdiği 24 Haziran 2018'e kadar geçen 72 yılda 51 hükümetin görev yaptığını, bunlardan 17'sinin koalisyon, 6'sının azınlık, 3'ünün darbe hükümeti kurulduğunu söyledi.
Geçen 72 yılda 20 genel seçim yapıldığını, bunlardan 11'inin erken seçim, 7'sinin olağan, 2'sinin de darbe sonrası seçim olduğunu dile getiren Akçay, hükümetlerin ortalama görev süresinin ise 1,5 yılı bulmadığını ifade etti. Akçay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tablodan çıkan en önemli sonuç şudur; Eski parlamenter sistemle geçen 72 yıllık dönemi bir siyasi istikrarsızlık dönemi olarak tanımlamak doğru bir tespit olacaktır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle siyasi istikrarını sağlamıştır. Bu çok önemli bir kazanımdır. Bunu asla göz ardı edemeyiz. 5 yılı başarıyla geride bırakan bu sistemle ülkemiz kaybolan yıllarını telafi etmektedir. Türkiye yeni sistemle prangalarından kurtulmuş, atılımlarımıza engel olan kronik sorunlara neşter vurulmuştur. Dünyada birçok ülke hükümet krizleri ve siyasi istikrarsızlıklarla boğuşurken Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yönetimde sağladığı istikrarla adeta bir çınar gibi kök salmakta, yükselişe geçmektedir. Türkiye, dünyanın ufkunda bir yıldız gibi parlamaktadır. Eski parlamenter sisteme dönme arzusu siyasi bir körlük, müzmin bir ufuksuzluk, geçmiş deneyimlerden ders almayan bir akılsızlıktır. Gazi meclisimiz, yeni sistemde sağlanan istikrar sayesinde tarihimizde ilk defa 6. yasama yılında çalışmalarını sürdürmüş. TBMM, 27. yasama döneminde 14 Parti, 5 grup ve dört bağımsız milletvekili ile çoğulculuğu ve temsilde adaleti sağlamış, 103 yıllık tarihinin güçlü, fonksiyonel ve demokratik meclisine sahiptir."
Akçay, Türkiye'nin muhteşem yükselişinin artarak devam ettiğini vurgulayarak, 21. yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağını kaydetti.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 103. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'nin Mustafa Kemal Paşa'nın riyasetinde ve Türk milletinin dualarıyla açıldığını anımsattı.
Kurtuluş Savaşı'nda verilen mücadeleye ve TBMM'nin kuruluş sürecine değinen Dervişoğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Meclis kürsüsünden yaptığı bazı açıklamaları aktardı.
Atatürk'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözüne işaret eden Dervişoğlu, Kurtuluş Savaşı mücadelesinin yalnızca stratejik ve taktiksel bir askeri mücadele değil, aynı zamanda bir anayasal demokrasi mücadelesi olduğunu söyledi.
TBMM'yi demokratik sistemin kalbi, kişi hak ve hürriyetlerinin teminatı olarak gördüklerini belirten Dervişoğlu, şöyle devam etti:
"İşte bu sebeple Türkiye'nin istikbalinin tek bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı, tüm irade ve idarenin bir kişinin aklına, isteklerine ve heveslerine terk edildiği bu ucube tek adam rejimi bu ülkede varlığını sürdüremez. Tek adam rejimiyle birlikte onun anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmeye mahkumdur. Çünkü bu sistemle birlikte 147 yıllık parlamenter demokrasi geleneği ve tekamülü çiğnenmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ilkeleri askıya alınmış, kurumlarının içi boşaltılmış, devlet bürokrasisi bir siyasi partinin uzantısı haline gelmiştir. Bu ucube sistemle birlikte TBMM'nin yetkileri kısıtlanmış, denge ve denetleme mekanizmaları yok edilmiş, denetimsiz bir yürütme organı oluşturulmuştur."
Dervişoğlu, cumhurbaşkanının, kararnameler yoluyla Meclisin yasama yetkisine fiilen ortak olduğunu, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sona erdiğini öne sürdü.
Partili cumhurbaşkanının devleti ve milleti yekpare şekilde temsil etmek yerine belirli bir siyasi görüşün temsilcisi haline geldiğini iddia eden Dervişoğlu, "Ayrışma ve kutuplaştırma siyaseti tüm Türkiye'yi kuşatmıştır. Tek kişiye parlamentoyu fesih yetkisi verilmiş, milletin ve devletin istikbali bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak kelimelerin akıbetine terk edilmiştir. Meclisin bütçe hakkı ve yetkisi fiilen gasbedilmiştir. Bu ucube sistemle birlikte hükümet ve devlet kavramları arasında bilinçli bir kavram karmaşası oluşturulmuş, millet tarafından belirli bir müddette ve nispette kamu görevi ifa eden siyasiler kendisini devlet zannetme hezeyanına kapılmıştır." ifadelerini kullandı.
Dervişoğlu, Meclis'in 103 yıllık tarihinde 4 anayasa gördüğünü, pek çok darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığını, Meclisin iradesine vesayet koyma hevesinde olan kişilerin, grupların her zaman olduğunu ancak bunların tamamının er ya da geç başarısız olduklarını dile getirdi.
14 Mayıs'ta yapılacak seçime işaret ederek "15 Mayıs'ın, tek adam rejiminin sonu, güçlendirilmiş parlamenter sistemin başlangıcı olacağını" ileri süren Dervişoğlu, şunları kaydetti:
"İYİ Parti'nin iktidarıyla Türkiye tarih yazacak. Yeni dönemle birlikte TBMM uzlaşı, işbirliği ve ortak akıl ile yürütülecek yasama faaliyetleriyle yeniden Türkiye'de siyasetin en önemli kurumu haline gelecektir. Devlet yönetiminde millet egemenliğinin tam olarak tesis edilmesi ancak demokrasinin kazanımı olan ortak karar mekanizmasıyla mümkündür. Demokrasiden ümit ettiğimiz tüm çareler başka bir yerde değil, TBMM çatısı altında ürettiğimiz çözümlerle mümkündür. Yeni dönemde ortaya koyacağımız Meclis çalışmalarıyla birlikte evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras özgür ve adil bir Türkiye olacaktır."
Genel Kurulda, AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından sataşmadan söz aldı.
Akbaşoğlu, Kılıçdaroğlu'nun, günün mehabetine uygun, birlik ve beraberliğe dönük mesaj içeren bir konuşma yapmadığını, ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dil kullandığını söyledi.
Meclisin, her görüşün ifade edildiği ve millet iradesinin tecelli ettiği yer olduğunu dile getiren Akbaşoğlu, "TBMM'de hiçbir zaman tek adam rejiminin gölgesi olmadı ve olmayacak. Tek adam rejimi ancak sizin CHP'de uygulayageldiğiniz ve bunu Türkiye Cumhuriyeti yönetimine yansıtmak istediğiniz bir özleminiz ve hayaliniz olabilir. Bu da hiçbir zaman mümkün olmayacak. 14 Mayıs'ta milletimiz bu anlayışı sandığa gömecek. Bu konuda hiç kimsenin endişesi olmasın." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun, "depremzedelere bedava konut" sözünü hatırlatan Akbaşoğlu, "Sizler önce bedava traktörleri vermekle işe başlarsanız o zaman doğru bir iş yapmış olursunuz. Belediyelerin kapısının önüne koyduğunuz işçi kardeşlerimizi namus sözünüzü tutarak geri işe aldığınızda ancak sözünüzün güvenilirliği söz konusu olabilir." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu ve CHP'nin, bu konuda güven sorunu olduğunu söyleyen Akbaşoğlu, "Milletin istiklaline yine millet karar verecektir. Mustafa Kemal Paşa'nın ortaya koyduğu tam bağımsız Türkiye idealini gerçekleştiren, ete kemiğe büründüren liderin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır." dedi.
Bunun üzerine söz alan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise namus üzerine verilen sözlerin tutulması gerektiğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı, bu kürsüde 'Namusum ve şerefim üzerine tarafsız kalacağım' diye içtiği andın gereğini keşke yapsa. Herkesin şunu bilmesini isterim; Bay Kemal yani 13. Cumhurbaşkanı, verdiği sözlerin tümünü tutacak. Buna deprem enkazında kalan traktörlerin yerine bedava traktör vermek dahil." ifadelerini kullandı.
Akbaşoğlu, bunun üzerine Altay'a, "Önce 2019'da Manisa'da verdiğiniz sözleri tutun. 'İSKİ Gate', İSKİ skandalıyla yaptığınız binanıza bakın. 'Çiftçiye bedava elektrik' nerede? Çiftçiye 'bedava elektrik' niye vermiyorsunuz? Bu millet, terörle, terör örgütü PKK'yla ittifak edenlere 'bay bay' diyecek." karşılığını verdi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ise halkın ve Meclisin üzerinde hiçbir güç olmadığını savundu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde 5. kez 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlandığını anımsatan Baş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu kutlamalar için bir kez bile TBMM'ye gelmediğini, 5 yıldır Meclis'in itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını savundu.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, bugünün "yeniden söz milletin" denen gün olduğunu söyleyerek, "103 yıl önce milletimizin bir taraftan, vatanını bölmek isteyenlere 'istiklal' diye haykırdığı, diğer taraftan da can verdiği egemenliğini hiçbir kişi ya da zümreye devretmeyeceğini beyan ettiği, 'yeter' dediği gündür." dedi.
TBMM Başkanı Şentop, konuşmaların tamamlanmasının ardından 14 Mayıs Milletvekili Genel Seçimi kesin sonuçlarının Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından ilanını takip eden üçüncü günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapattı.Genel Kuruldaki özel birleşimi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, YSK Başkanı Muharrem Akkaya, eski TBMM Başkanı Köksal Toptan, Ankara Valisi Vasip Şahin ile yabancı misyon şefleri, eski milletvekilleri ve bürokratlar da izledi.Özel birleşime CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı.
Kaynak:(www.tbmm.gov.tr)